24 Şubat 2009 Salı

Kalender Usta



Öğleye doğru açar dükkânı sanmayın ki tembellikten gecede vardiyesi var ustamın. Sararmış gömleğini giyip işe koyulur. Yavaş yavaş sebzelerini yıkar, etini hazırlar, kedisine yem verir. Günün hangi saatinde gidersen git tatlı bir gülümsemeyle karşılar. Ela gözlerinde sıcak bir gülümseme. Sessiz sessiz işini yaparken ne düşündüğünü merak edersin.

Elli yaşlarında bir adamdır Kalender Usta dükkânın duvarlarında üç-beş çocuk resmi torunlarının herhalde. Aman ne önemi var torunun torbasının. Beni şaşırtan, parmağındaki yıpranmış altın alyansı ve çocuk resimlerinin arasında ki siyah beyaz bir düğün resmi. Buralarda film yada roman aşkları yaşanmaz pek. Bir adam karısını sevsede sevgisini karısına bile sezdirmez. Kalender Usta'nın ustalığıda burdan geliyor herhalde. Parmağında ki alyans ve duvardaki siyah beyaz resimle sevmeyi, mutlu olmayı ve kalender olmayı öğretiyor insanlara. Tüm esnafa sıcak gülümsemesiyle sevdirmiş kendini. Öğlen oldu mu dükkânın önünde iğne atsan yere düşmez. Herkes biraz karnını, biraz ruhunu doyurmaya gelir Kalender Usta'nın yanına.

"Madem bu kadar kalenderdin nerede ağardı bu saçlar ustam?" diye soran oldu mu gülümser ve " Kalender Ustayı kalender yapan. Yaşlanan vücuduna aldırmadan yaşamak" der.